16 Şubat 2010 Salı

BOK!!!






















“Dün iki kilo sıçtım”
“Ben dün bok gördüm”
“Benim bokum kol gibi”
“Benim bokum lokum gibidir”
“Bokunu yesem?”
“Sana karşı içimde bir parça bok kalmadı”
“Sakla boku milletin üstüne sıçarsın”
Örnekler çoğaltılabilir; bokta çoğaltılabilir. Bu bok meselesi canımı çok sıkıyor. Milletin içinde rahat rahat niye “bok” diyemiyorum yahu?! Bok işte bok… Her gün hepimiz bunu sıçıyoruz. Sıçma eylemi boksuz oluyor mu? Olmuyor. Nedense kötü sözcükler arasına girmiş; kullanılması hoş olmuyor. İyi de sen de sıçıyorsun bu, kahverengi –siyah- yeşil- kırmızı, senden de çıkmıyor mu kardeşim? Hayır, düşünsene Castin Timbırleyk’ de, Biyons’da sıçıyor düşünsene! Hepsinden iğrenelim o zaman. Aklına gelen en güzel, en yakışıklı insanı düşün işte; tuvalete girdi şu an, belki altına sıçmak üzere, boku baş vermiş, bırak beni diye bağırıyor. Altına sıçmıyor ama tuvalete yetişmeye çalışırken parça parça donuna küçük darbelerle iz bırakıyor; o halde yanına geliyor. Belki eli biraz önce… Neyse yeter.
Yani sonuç olarak bu boku, sıçmayı aşalım arkadaşım. İnsanlar rahat rahat “merhaba az önce sıçtım da rahatladım, sabahtan beri… “ diyebilmeli. Bir yerde otururken “ arkadaşlar, ben bir sıçayım da geleyim.” Denebilmeli.
Küçük su dökmeyle ilgili fikirlerim daha bir fantazik. Onu herkesin içinde anlatamayacağım.

1 yorum: