25 Ağustos 2011 Perşembe

DELİCE AŞK

Karşıdan geliyorlardı el ele… Altına bir Jan Tiersen parçası koymak gerekirdi. Yüzlerinde” delice” bir gülümseme. Sanki bizim yaşadıklarımız delice aşklar değilmişçesine bir delilik hakim… Karşıdan geliyorlardı ; siyah beyaz ve müzik kulaklarım(ız)da. Kalabalığın ortasında o kadar başıboştular… Kalabalığın tamamen dışında herkese ve her şeye göre çok fazlaydılar.
Deliler! Belki de saraylarına gidiyorlardı; belki de ikisi de harika giyinmişlerdi. Belki de akşam gecenin en pahalı mekanlarında oturacaklardı. Deliliğin en güzelini yaşıyorlardı. Gerçeklerle yaşayıp gerçek mutluluklara (!) ulaşmaya çalışırken biz; onlar sadece delirmişlerdi ve elleriyle birleştirmişlerdi deli cennetlerini. Suratlarında bu dünyada olmayan bir deli mutluluğu; artık bizden daha yukarıdalar, biliyorum. Bize bakıp, ne kadar mutsuz olduğumuzu düşünecekler.
Yırtık pırtık üstülerinde her yerlerine çöpleri, poşetleri sıkıştırmışlar. Pisler; çok pisler. Saçları yılları süpürmüş.; elleri kaldırımları… O elleriyle, biri, üstüne sıkıştırdığı su şişelerinden birini çıkartıp sevgilisine veriyor; şişeyi alıyor diğeri; dünyanın en mutlu insanı artık o! İşte.. bu kadar… Hemen delirmeliyiz. Yoksa, aslında, yılları süpüren saçlarımızı ve kaldırımlardaki ellerimizi gizlemeye devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder