10 Eylül 2009 Perşembe

Yakın Doğu Üniversitesi (Kıbrıs)



Evet sevgili okur.... ''Nereyi kazandın?'' diye sorup Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi diyince ooooooooo kıbrıs ha hadi bakalım amma da şanslısın heeaaa gibi bir tepkiyle karşılaşmanın verdiği derin eziklikle bu yazıya başlamak istiyorum. Daha uçakla sınırları içine girdiğimde ,o çöle, hass...nereye geldim lan ben dediğim ve şu sıralar ikinci yılımın başlayacak olmasıyla çılgınca mutlu olduğum sevgili kıbrıs... Ananı avr...Neyse kişiliğinize bağlı olarak yaklaşık 2 ay içinde kendinizi içkiye vurabileceğiniz 3. ayda yok ben kesin geçiş yapıp kurtulacağım burdan diyebileceğiniz(hatta bunu dediniz biliyorum) , vizelerin gelmesiyle artık burda kalacağınızı anladığınız güzide yer... Nası bir canlılık yaratmış ki kafalarınızda hanginize söylesem ooooo kıbrıs mı?!
Hiç bir bokun olmadığı ( bok bile yok o derece ), kafa dengi insan bulabilir miyim derken hanzonun birinden dayak yeme riskinin taşındığı Yakın Doğu Üniversitesi de ayrı bir çığır açmıştır tabi cennet kıbrısımızda. Şahsen 1 yıl boyunca yalnız bir hayat sürmenin büyük zevki içinde yaşadığım hareketli Yakın Doğu kampüsü gecelerinde ( kampüs içinde herkes kopuyor tabi... kıbrıs ya sürekli eğlence ) düşünmeden edemedim. Lan ben bu haldeyim, benim dışımdaki bu 14.999 öğrenci nasıl yaşıyor lan burda?!?! Acaba benim gibi bir tane daha yok mu lan burdan nefret eden diye düşünme çabarında iken bi kaç kişiyle karşılaştım farkında ama kabullenmiş. Kabullen oğlum işte boku yedik burdayız yapacak bir şey yok tarzı beni marjinalist dünyama yeniden kapatacak konuşmalarıyla mezhuhatı itin götüne sokaraktan yolladılar yada yollandım, yani ben yollandım kendi kendime doğru. O sıralar- yani o sıralar yaklaşık 2008 in mart ayı falan- tabi çok yollanıyorum kendi beynime doğru, insanda kendi beyniyle yalnız kaldıkça çıldırıyor, ben farkettim kafa gidiyor yani... Sonra bi şey daha farkettim ki burda ya derse vereceksin kendini yada hiç bir şeye vermeyeceksin. Ben kötü olanını seçtim; kendimi derse verdim. İyi de oldu aslında ama 4 sene sonunda benliğimi kaybetme korkusu da yok değil. Yurt odasıyla anfi arasında derin yolculuklar şeklinde bir hayat. ( şimdi evdeyiz.... ciddi güzel gelişme )
Sonuca geliyim artık diyerekten kendime yeni bir paragraf açtım ve diyorum ki; kıbrısa gelmeyin gitmeyin gidip gelenleri uyarın, ruh sağlığınızı bozmayın. He zaten bozuksa gelin burda kendi toplumunuzla yaşayın, ADAMI ÇILDIRTMAYIN ULAN!!!!!

1 yorum:

  1. Yazmak.. "yay-mak" ile aynı sözcük.. Hani anneler falan "yufka yazdım".. "sofrayı yazalım" falan derler ya.. yazdıkça yayılırsın, yaydıkça yazılırsın..
    İyidir yani yazmak... yayıldıkça rahatlarsın..

    YanıtlaSil